- Elif, Lâm, Râ. Bunlar kitabın ve apaçık bir Kur'ân'ın âyetleridir.
- Bir zaman gelecek ki inkâr edenler, keşke müslüman olsaydık temennisinde bulunacaklardır.
- Onları bırak yesinler, içsinler, zevk alsınlar; arzu onları oyalasın ilerde bileceklerdir.
- Biz hiçbir memleketi (Allah katında) bilinen bir zamanı olmaksızın helak etmedik.
- Hiçbir millet, ecelinin önüne geçemez ve onu geciktiremez.
- Dediler ki: "Ey kendisine Kur'ân indirilen (Muhammed)! Sen mutlaka bir mecnunsun."
- "Eğer peygamberlik davanda doğru kimselerdensen, bize melekleri getirmeliydin."
- Biz o melekleri ancak, hak ile indiririz. Ve indirildikleri vakit de onlara (kâfirlere) hiç mühlet verilmez.
- Hiç şüphe yok ki, Kur'ân'ı biz indirdik, elbette onu yine biz koruyacağız.
- Andolsun, senden önceki milletler arasında da peygamberler gönderdik.
- Onlara hiçbir peygamber gelmiyordu ki onunla alay etmiş olmasınlar.
- Biz o küfrü suçluların kalbine işte böyle sokarız.
- Kur'âna iman etmezler, halbuki öncekilerin sünneti (inanmadıkları için başlarına gelenler) gelip geçmiştir.
- Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalar,
- "Gözlerimiz perdelendi, daha doğrusu bize büyü yapılmıştır" derler.
- Andolsun biz, gökte birtakım burçlar yarattık ve bakanlar için onu süsledik.
- Ve göğü taşlanan bütün şeytanlardan koruduk.
- Ancak kulak hırsızlığı eden şeytan hariç, onu apaçık bir alev sütunu takip eder.
- Yeryüzünü düzgün bir şekilde yarattık ve oraya sabit dağlar yerleştirdik. Orada hikmetle ölçülmüş her şeyden bitkiler bitirdik.
- Orada hem sizin için, hem de sizin rızıklarını veremediğiniz kimseler için geçim yollarını yarattık.
- Her şeyin hazineleri yalnız bizim yanımızdadır. Fakat biz, onu ancak ihtiyaca göre, belli ölçülerde veririz.
- Biz rüzgarları aşılayıcı olarak gönderdik ve gökten bir su indirip sizi onunla suladık. O suyu hazinelerde tutan da siz değilsiniz.
- Elbette biz diriltiriz ve biz öldürürüz! Ve hepsinin varisleri de biziz.
- Andolsun ki biz, içinizden İslâm'da öne geçmek isteyenleri de biliriz, geri kalmak isteyenleri de biliriz.
- Şüphesiz Rabbin O'dur ki, onları kıyamet gününde hesaba çekmek için toplayacaktır. O, hikmet sahibidir, bilendir.
- Andolsun ki biz insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.
- Cinleri de daha önce insan vücudunun gözeneklerinden geçebilen güçlü bir ateşten yarattık.
- Ey Peygamber! Rabbinin meleklere şöyle dediğini hatırla: "Ben, kuru balçıktan, şekil verilmiş kokuşmuş çamurdan bir insan yaratacağım."
- Ben, onun yaratılışını tamamladığım ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın."
- Bunun üzerine meleklerin hepsi toptan secde ettiler.
- Yalnız İblis hariç. O secde edenlerle beraber olmaktan çekinmişti.
- Allah buyurdu ki: "Ey İblis! Ne oluyor sana da, secde edenlerle beraber olmuyorsun?"
- İblis şöyle dedi: "Kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın bir insana secde edemezdim."
- Allah şöyle buyurdu: "Öyle ise oradan çık! Sen, artık kovulmuş birisin."
- "Kıyamet gününe kadar lanet senin üzerindedir."
- İblis: "Rabbim! Öyle ise insanların kabirlerinden kaldırılacakları güne (kıyamete) kadar bana mühlet ver" dedi.
- Allah buyurdu ki: "Sen mühlet verilenlerdensin."
- "Allah katında bilinen vaktin gününe kadar..."
- İblis şöyle dedi: "Rabbim! Beni saptırdığın için, mutlaka ben de yeryüzünde onlara günahları süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!"
- "Ancak içlerinden ihlaslı kulların müstesnâdır."
- Allah şöyle buyurdu: "İşte bana ulaşan dosdoğru yol budur."
- "Sana uyan azgınlardan başka, kullarımın üzerinde hiçbir nüfuzun yoktur."
- "Şüphesiz ki onların hepsine vaad edilen yer cehennemdir."
- "Cehennemin yedi kapısı vardır. O kapıların herbiri için birer grup ayrılmıştır."
- Allahtan korkanlar, elbette cennetlerde ve pınarların başındadırlar.
- Onlara: "Selametle güven içinde oraya girin" denir.
- Biz o cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler olarak sevinç içinde karşılıklı koltuklara otururlar.
- Orada kendilerine hiçbir yorgunluk gelmeyecek. Oradan çıkarılacak da değillerdir.
- Kullarıma haber ver ki, gerçekten ben çok bağışlayıcı ve pek merhamet ediciyim.
- Bununla beraber azabım da çok acıklı bir azabdır.
- Bunları geçmişten bazı örneklerle açıklamak üzere:
- Hem o kullara, İbrahim'in misafirlerinden de haber ver.
- Hani melekler, İbrahim'in yanına girdikleri zaman, "selam" demişler, İbrahim de onlara: "Biz sizden korkuyoruz" demişti.
- Melekler: "Korkma! Gerçekten biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz" dediler.
- İbrahim dedi ki: "Bana ihtiyarlık gelmişken, beni mi müjdeliyorsunuz, neye dayanarak beni müjdeliyorsunuz?"
- Melekler: "Seni gerçekle müjdeliyoruz. Sakın Allah'ın rahmetinden ümidini kesenlerden olma!" dediler.
- İbrahim dedi ki: "Rabbimin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?"
- "Ey elçiler! Başka ne işiniz var?" dedi.
- Melekler şöyle dediler: "Biz suçlu bir kavmi cezalandırmak için gönderildik.
- Ancak Lût ailesi müstesnâdır. Biz, onların hepsini muhakkak kurtaracağız.
- Yalnız Lût'un karısı müstesnâ, çünkü onun helak edilenlerle birlikte yok edilmesini takdir ettik.
- Melek olan elçiler, Lût kavmine gelince,
- Lût dedi ki: "Doğrusu siz ürkülecek bir kavimsiniz."
- Elçiler dediler ki: "Bilakis biz sana onların şüphe ettiği azabı getirdik."
- "Sana gerçeği getirdik; biz elbette doğru söylüyoruz."
- "Gecenin bir bölümünde aileni yola çıkar, sen de arkalarından yürü ve sizden kimse ardına bakmasın; istenen yere gidin."
- Biz, Lût'a şu kesin emri vahyettik: "Bu kâfirler sabaha çıkarken muhakkak kökleri kesilmiş olacaktır."
- Şehir halkı, insan şeklindeki güzel yüzlü melekleri görünce, onlara iğrenç işlerini yapabileceklerini düşünüp sevinerek geldiler.
- Lût, kavmine şöyle dedi: "Bunlar benim misafirlerimdir, beni rüsvay etmeyin."
- "Allah'tan korkun! Beni mahcub etmeyin."
- Lût kavmi şöyle dedi: "Biz sana kimsenin koruyuculuğunu yapmamanı söylememiş miydik?"
- Lût şöyle dedi: "İşte kızlarım! Düşündüğünüzü yapacaksanız (onlarla evlenin).
- Resulüm! Ömrüne yemin olsun ki gerçekten onlar, sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlardı.
- Güneş doğarken o korkunç çığlık onları yakaladı.
- Biz, onların şehirlerinin üstünü altına geçirdik ve üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık.
- Gerçekten bunda, düşünen keskin anlayışlılar için ibretler vardır.
- Hem o Lût kavminin bulunduğu şehir harabesi bir yol üzerinde bulunmaktadır.
- Şüphesiz ki, bunda iman edenler için bir ibret vardır.
- Eyke halkı da gerçekten zalimlerdi.
- Biz Eyke halkından da intikâm aldık. İkisi de (Eyke ve Medyen) açık bir yol üzerindedir.
- Şüphesiz ki, Hıcr halkı da peygamberleri yalanladılar.
- Biz, onlara âyetlerimizi vermiştik de onlar, yüz çeviriyorlardı.
- Onlar, dağlardan emniyetli emniyetli evler yontuyorlardı.
- Onları da sabahleyin korkunç bir çığlık yakaladı.
- Kazanmakta oldukları şeyler, onlardan hiçbir zararı savmadı.
- Biz gökleri, yeri ve aralarındaki varlıkları ancak hak ve hikmetle yarattık ve elbette ki, kıyamet kopacaktır. (Ey Peygamber!) Şimdi sen onlara yumuşak davran ve güzel muamele et.
- Şüphesiz Rabbin kemaliyle yaratandır ve iyi bilendir.
- Andolsun ki, biz sana tekrarlanan yedi âyeti (Fatihayı) ve yüce Kur'ân'ı verdik.
- Sakın o kâfirlerden birtakımlarına verip de kendilerini zevklendirdiğimiz şeye (mal ve servete) heveslenip göz dikeyim deme. Onlardan dolayı üzülme. Müminlere merhamet kanatlarını indir.
- De ki: "Şüphesiz ben apaçık bir uyarıcıyım."
- (İnanmazsanız başınıza) tıpkı o taksimcilere (yahudi ve hıristiyanlara) indirdiğimiz azap gibi (bir azab inecektir).
- Onlar, Kur'ân'ın bir kısmına inanıp bir kısmına inanmayarak onu kısım kısım böldüler.
- Rabbin hakkı için biz, mutlaka onların hepsini yaptıklarından dolayı hesaba çekeceğiz.
- Şimdi sen emrolunduğunu açıkça tebliğ et. Müşriklerden yüz çevir.
- Muhakkak ki alay edenlere karşı biz sana yeteriz.
- Onlar Allah ile birlikte başkasını ilâh edinenlerdir. Onlar yakında bileceklerdir.
- Gerçekten biliriz ki, onların söylediklerine göğsün daralıyor.
- O halde Rabbini hamd ile tesbih et. Ve secde edenlerden ol.
- Ve sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.
|
|